CARİ AÇIK

Ziya ÖZPOLAT S.M.Mali Müşavir Bağımsız Denetçi


Ekonomideki İflasımız,        
 

Türkiye ekonomisinin en acil çözüm bekleyen sorunu ve ekonomiyi yönetenlerin başını ağrıtan en önemli konu, bir türlü kapanmak bilmeyen cari açıktır.

Ülkemizde kronikleşmiş bir sorun olarak hemen hemen her kesimin hakkında fikir sahibi olduğu, çoğu zaman siyasilerin, ekonomistlerin ve hatta sokaktaki vatandaşın gündemini oluşturan cari açık konusuna rakamlara boğmadan, genel anlamda birde kendi penceremden bakmak istiyorum.

Cari açık bir ülkenin ürettiğinden fazla harcaması anlamına gelmektedir. Ülkeye gelen döviz az, çıkan döviz fazlaysa cari açık oluşur. Basit anlamıyla, bütçe açık vermiştir. Bu açık; dış borç, emanet para girişi, yabancı sermaye girişi veya Merkez Bankası döviz rezervleri ile karşılanır.Türkiye’ de ağırlıklı olarak dış borç ve emanet para girişi(sıcak para) ile karşılanmaktadır.  

Ülke ekonomisinin en başta gelen sorunu dediğimiz cari açık neden gittikçe artmaktadır.Bir başka deyişle, cari açığı kapatmak mümkün değil mi? En önemli kaygımız ise, sonumuz ne olacak.

Türkiye’ de ekonomik büyüme beraberinde dış ticaret açığını da getirmektedir. Hızlı büyüme yaşayan ülkelerde ithalatla birlikte cari açıkta artış olmaktadır. Cari açık konusunda en önemli etken, ithalat ve ihracat rakamlarıdır. Ülkemizde oluşan ithalat ödemeleri ve ihracat gelirleri arasında var olan ilişki dış ticaret dengesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İhracat gelirleri ile ithalat ödemeleri’ nin eşit olduğu durumda ülkenin dış ticareti dengededir. İthalat ödemelerinin ihracat gelirlerinden fazla olduğu durumda dış ticaret açığı, ihracat gelirlerinin ithalat ödemelerinden fazla olduğu durumda ise dış ticaret fazlası oluşmaktadır. Dış ticaret fazlasının olması tüm ülke ekonomilerinde arzulanan ve hedeflenen bir durumdur. Ancak, gelişmekte olan ülkelerde dış ticaret fazlasının oluşması oldukça zordur, hatta imkansızdır.

Cari açık neden açılır: Türkiye ekonomisinin sürekli büyüme hedefi ve uygulaması neticesinde en önemli tüketimimiz enerjide olmaktadır. Cari açığın artmasında en önemli neden ise, elektrik enerjisi, doğalgaz ve petrol ihtiyacının ithalatla temin edilmesidir. Cari açığın artmasında diger önemli neden de, sanayimizdeki büyümeye paralel olarak, sanayide kullanılan gerek hammadde ve gerekse ara maddelerinin de ithalatla temin edilmesidir.

Cari açık nasıl kapanır: Türkiye’ nin ekonomik yapısı gereği ihracatı artırarak cari açığı kapatmak mümkün değildir. Ekonomi politikalarını üretimde yoğunlaştırarak; kısa, orta ve uzun vadeli planlar yapmak suretiyle öncelikle enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmamız gerekmektedir. Aynı zamanda, sanayimizde kullanılan hammadde ve ara maddelerin üretimini ülkemizde yapmalıyız.                  

Türkiye sahip olduğu zengin kaynakların farkında olup, hakkıyla kullanabilse, önemli ihracat geliri elde edebilir. Tarım ve madencilik alanındaki potansiyelimizi gereği gibi kullanabilsek, cari açığın önlenmesinde çok önemli yol almış olacağız.

İhracat stratejimizi markalaşma ve yüksek kalite üzerine kurmamız, ihracatını yaptığımız ürünlerin değerinin yüksek olmasını sağlayarak, cari açığın önlenmesindeki etkenlerden biri olacaktır.

Cari açığın önlenmesindeki bir diger etken ise, kur endeksleridir. Yabancı paralar karşısında Türk lirasının değerinin olduğundan daha fazla olması durumunda, ithalat cazip hale gelir ve ihracatın ise yolu kapanır. Bu durumun önüne geçmek için, kur üzerindeki olası etkenlere hakim olunarak, denge sağlanırsa, kur artışı cari açığı önlemede etkili olacaktır.

Cari açığın artmasıyla da doğrudan ilişkisi olan büyüyen ve gelişen ülke durumunu da açıklık getirmek istiyorum. Bir ülkenin sağlıklı büyümesi tüten fabrika bacalarından belli olur. Asıl olan; üretimdir ve ihracattır. Devleti yönetenlerin ve ekonomik politikaların, tarımda ve sanayide üreticiye destek olması gerekmektedir. Fabrikaların kapanmasına seyirci kalmak ve ithalatı cazip hale getirmek milli politikalarla bağdaştırılamaz.

Sonumuz ne olacak: Son yıllarda halkın gerçek alım gücü azalmıştır. İnsanlar, tüketime özendirilmiş ve borçlanarak yaşar hale getirilmiştir. Bankaların sağladığı kolaylıklarla sanal bir refah ortamı oluşturulmuştur. Bankalar zenginleşirken, halk kredi kartı ve tüketici kredilerine mecbur hale getirilmiştir.

Devleti yönetenlerin ve tüm siyasilerin popülist politikalar yerine, gerçek tabloyu görerek milli politikalar geliştirmesi gerekmektedir.

 Müflis tüccar düşüncesinden arınıp, öngörüleri yüksek basiretli iş adamı hassasiyetinde olunmalıdır.

Kayseri, 07.09.2014